4 Ekim 2008 Cumartesi

*MERSİN’ DE UNUTULMAMASI GEREKENLER

Yasalarda yazmasa da belediye yönetimlerinin( başkanların ve belediye meclislerinin ) birincil görevi sorumlu bulundukları belde de barışa katkıda bulunmaktır. Yasal dayanak aranırsa belediye yasasındaki “belediye” tanımındaki belediyelerin belde halkının yerel ve ortak nitelikteki gereksinmelerine çözüm arayan kuruluşlar olduğunda bu görevin yer aldığını söyleyebiliriz.
Belde sınırları içerisinde bölgeler,mahalleler arasında kentsel ranttan yararlanmada fırsat eşitliği yaratılmalıdır. Bir kişi 500 metrekare arsasına 150 metrekare inşaat yapabiliyor önündeki,yanındaki bir başka kişinin 500 metrekare arsasına ise 1500 metrekare inşaat izini verildiğinde yani 10 kat fazla inşaat alanı yaratıldığında bu insanlar arasında eşitsizliğe ortam hazırlanmış hatta 2 katlı binaların önünü 10-15 katlı binalar ile sur gibi kapatırken ,güneşlerini önlerken insanlar arasında husumete yol açılmış olmaktadır. Ayrıca, bu olgu gelir adaletsizliğine de yol açmaktadır.
Diğer taraftan kimi bölge veya mahalle halkını etnik özelliği,kültürel farklılıkları,geldikleri memleket gibi nedenlerle, hepsinden önemlisi siyasi görüşleri nedeni ile hizmette diğerleri ile eşdeğerde tutmazsanız insanlar arasında barışa katkı sağlamamış,tersine gelecek için potansiyel olumsuz zemin yaratılmış olur. Herkesi oyun alanına dahil etmek gerekir.Kimileri oyun sahasında seyirci bırakılırsa anlaşmazlık zemini doğar. Yukarıda verilen iki örnek dahi olumlu bir biçimde düzenlenir ise beldelerde huzura,barışa,gelişmeye katkı sağlanmış olur.
Belediyeler olanaklarını,güçlerini statükoyu korumaktansa ,kimilerini zenginleştirmektense bu güçlerini değişimi ,dönüşümü gerçekleştirmekte kullanmalıdırlar.
New York Times’ın yazarlarından birinin kitabındaki şu tümceler üzerinde düşünmeye değerdedir.
“Zenginlerin oturduğu etrafı duvarlarla çevrili sitelere bakarak umudunu yitiren milyonlar git gide daha dindar ,daha radikal olurlar; yaratmak yerine çalmayı tercih ederler; tarikatlara ,çetelere yem olurlar.(…)
Kuşkusuz ,yoksulluk sağlıksızlığa yol açar.Ancak, sağlıksızlık da aynı zamanda yoksulluk sebebidir.
19. ve20. yy.’da hızlı sanayileşmenin yaşandığı geçiş dönemine benzer bir geçiş döneminde yaşıyoruz.Bu tür geçiş dönemlerinde aile ve toplum yapısının değişmesiyle gençler kimlik,aidiyet,öz saygı gibi duygularını yitirebilmektedirler.Bunun yarattığı vakumda da Hitlerler,Leninler,Musoliniler, Bin Ladinler ve Zerkaviler hayat bulur.”
21.yy yeni fırsatlar yaratırken bazı yeni tehlikeleri de getirmiştir.Bunlar arasında doğru denge kurulması şarttır.Çevremize duvar örmeden herkesi oyuna dahil etmenin çarelerini aramalıyız.Saha kenarında oturup oyun seyredenleri minimize etmeliyiz.
Mersin’ de tarımın sorunları,çöp sorunu gibi olguları gündeme getirirken kentte yaşanan olumsuz sosyolojik,ekonomik,toplumsal gerçekleri de unutmadan,göz ardı etmeden Mersin’in yaşanmaya imrenilir bir kent olması konusunda toplumsal projeler de geliştirilmelidir.Siyasi partiler , sivil toplum kuruluşları,yazılı ve görsel basının bazı kişi veya kurumlar tarafından oluşturulan gündemin peşine takılmadan , kendileri gündem yaratma konumuna gelmeliler. Anılan kuruluşların bu bağlamda olumlu sınav verdiklerini söyleyebileceğimiz günlerin gelmesi beklentisi ile.

Hiç yorum yok: